Her şey tarlabaşı videosuyla başladı. İlkinde tarlabaşını yeniden üretmek üzerine düşünüp bir video hazırladım. Yıkılmış bir yapının parça parça yenilenerek tarlabaşının etkisiyle yeni bir yere dönüşmesini aynı zamanda eski dokusunu da korumasını anlatmaya çalıştım.
İkinci videoda tarlabaşı analizi üzerine gittim daha çok, sokaklarında gezinerek mekanı algılayışımın süreçle değişimini göstermek istedim. Bunu ilk başta tek düze ve bana bir şey ifade etmeyen sokakların, zamanlar parçalanarak onlardan izlenimler elde ettiğimi belirterek göstermeye çalıştım. Videoda buna göre zamanla sokaklar sıra evlerle oluşmaktan çıkıp belli nesnelerle zihnimde tanımlanmaya başladı ve mekan algım deneyimlerimle değişmiş oldu.
ek olarak projeme direk bir etkisi olmasa da studyo x deki günde tarlabaşındaki çöplerle ilgili bir videoda yapmıştım.
Daha sonra bu izlenimlerimiz ile ilgili bir kolaj çalışması yapmıştık. bu çalışmada Tarlabaşının değişkenliğini, orada bulunduğumuz sürece orayı tanımladığımızı fakat sonrasında aynı tanımın geçerli olamayacağını çünkü izlerin anlık olduğu üzerine düşündüm ve ürettim.
kolajdan sonra bir hikaye kurgulayarak tarlabaşını tanımlamayı denemiştik. Benim hikayem 4 kişi üzerinden, aynı anda aynı yerde (bulvarda karakolun ordaki ışıklarda) bulunmaları süresince hepsinin tarlabaşını farklı tanımlamaları üzerineydi.
bununla ilgili daha sonra hikayelerin kitaplarını tasarlamıştık.Benim denemelerimden birincisinde (tarlabaşı experience) hikayeyi zaman üzerinden ele almıştım. hikayede ki zaman akışına göre kitabın sayfaları çoğalıyor ve aynı anda faklı kişileri anlatmaya devam ediyordu.
(ışık yetersizdi telefondan yeterince iyi fotoğraflar çekemedim, kitapları hatırlarsınız umarım)
İkinci kitapta ise ilk kitapta yaptığım şeyi yok etmeyi denedim. Zamanı yok edip hepsinin deneyimlerini üst üste cümleleri değiştirerek kurgulamayı düşündüm.Yani bir zaman çizgisinde akıyormuşcasına değil de zaman yokmuşcasına bir tasarm denedim.
kitaplardan sonra küçük 1/500 analiz maketleri denedim.
bu makette yerli kim sorusu üzerine düşündüm.
bunda insan ve bulvardaki araç akış yönünü gösterdim.
bunda sokak boyu yıkık yapıların artışını vurguladım
bunda tarlabaşının dokusunu yansıtmak istedim
son olarak bunda ise sokakların ilişkisini gösterdim
Sonrasında bu maketlerin çizimini denemek istemiştik. Bana tüm süreç boyunca tarlabaşında değişen insan profili ve bulvarın ayrıştırıcılığı ilginç gelmişti. Bulvar ve bulvarın bir alt sokağı arasındaki değişim bile çok büyüktü. Yine tüm süreç boyunca deneyimlerden ve mekanı farklı algılamak üzerine düşünmüştüm. Bunları çizimde nası yansıtabilirim sorusunu sorunca aklıma perspektiflerle oynama fikri geldi ve bir kaç deneme yaptım.
6 noktadan persfektif / her evin farklı persfektifi olması durumu
evlerin ölçekleriyle oynama
sokak ilerledikçe artan yıkık yapılar
tarlabaşına aşağıdan bakma düşüncesi
Sonrasında bu çizimleri illustrator ile kolajlamak üzerine denemeler yaptım.
birbirine zıt iki bakış ile algıyı bulandırmaya çalıştım. Bulvarın insan profilleri arası geçiş olmasını vurguladım
çöpler ve hayat
Bu çizim süresince barış temasında tarlabaşında nasıl bir yapı olabilir sorusunu düşündüm.Tüm süreç boyunca barış ile ilgili yaptığım araştırmalarda benimde tarlabaşında odaklandığım insanlar arası ayrıma odaklı bir fikirle karşılaştım. Buna göre yeniden yapım aşamasında oluşan dengesizlik sınıflar arası farkı derinleştirebilecek potansiyele sahipti. Yani kaş yaparken göz çıkarabilirdim. Barış binasında sınıfları ortadan kaldırmak, en azından kendi alanım içinde bunu başarabilmek istiyorsam en çok odaklanmam gereken şey bu gibi gelmeye başladı. Bunu nasıl sağlayabilirim konusunda düşündüğümdeyse ilk aklıma gelen bulvarın etkisini kaldırarak sokakları kesmeme fikri, yani yapının sokakları bağlayıcı olabilirliğinin üzerine gidilebileceğini düşündüm. Bir diğer yandan çizim esnasında herkesin farklı bir gözle tarlabaşına baktığına değinmiştim. Çizimdeki çoklu perspektifleri yapıya entegre edebilir miyim diye sorguladım. Yani cephede oynayarak herkesin yapıya baktığında kendine odaklı bir perspektif sağlanabileceğini hayal ettim. (aslında budanın bu heykeli aklıma gelmişti tabiki böyle bir şey değil demek istediğim ama çıkış noktama referans verebilir. )
Fakat perspektif oyunlarının sadece yapının barışı simgelemesine doğru gittiğini, yapının barış sağlamaktan çok anıt konumunda kalabileceğini düşündüm. Barışında çocuklardan başlayacağını düşünüyorum. Bu noktada sınıf ayrımını çocukluktan kırdığımızda hemen bir barış değil ama uzun vadede sağlanabileceğini hayal ettim. Ama tüm bu fikirleri tek bir noktada buluşturup net kararlara varamadım. Yada bir noktada buluşturmak yerine hangisinin daha barış odaklı olabileceğini seçemedim. Son olarak bu fikirleri yansıtmaya çalıştığım bir kolaj yaptım.
Jüride ne dediysem hepsi yukarıda sanırım. Şimdilik bu kadar.Sanırım çok uzun bile yazmışım:)